'bazen deli olduğumu söylüyorlar, deliliğin ürünü sanatın en iyisidir'
Öncelikle filmin sinematografik açıdan etkileyici bir şekilde göze çarptığını belirtmek gerek. Tonları, fırça darbelerini sanatçının gözünden görmemiz, olağanüstü doğa manzaraları, iç mekan seçimleri, çekim açıları, geçişler, planlar, renkler...çok başarılıydı.Bir çok yerde kadrajın Van Gogh'un gözünden verilerek* "sanatçı ne görmüş de ne çizmiş"in vurgulandığı, "sanatçının gözünden bakmak" gerçekte nasılmış gördük, Julian Schnabel sayesinde.
Filmde tek sırıtan şey ise, Van Gogh öldüğünde 37 yaşındaydı... Willem Dafoe her ne kadar iyi bir iş çıkarmış olsa da rolü için çok yaşlı duruyordu. Kardeşi Theo ile yan yana geldikleri sahnelerde baba oğul gibiydiler.
Durmadan kımıldayan kamera beni rahatsız etti. Close-up çekimler, oyuncuların göz ifadelerini, mikromimikleri yakalamak için yani duyguları yansıtmak için kullanılır, film tamamen close-up shot dolu. bunlar dışında teknik açıdan değineceğim bir şey yok. Ama duygusal açıdan... Gözlerim doldu. Çünkü yine ayna nöronlarım rahat durmadı, Van Gogh ile empatiyi biraz abarttım. Sanatla uğraşan ve ortaya bir eser koymaya çalışanların Vincent ile aynı duygu ve düşünce evrelerinden geçeceğini düşünüyorum.